Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Ocak 2016 Çarşamba

Ertuğrul 1890

 





 


Ertuğrul 1890; iki farklı ve gerçek hikayenin üstüne kurulu bir Türk/Japon ortak yapımı.Başrolleri paylaşan  oyuncular Kenan ECE, Seiyo UCHINO,Shioli KUTSUNA ve Alican YÜCESOY.Dört başrol oyuncusundan ikisi Kenan Ece ve Shioli KUTSUNA aynı zamanda ikinci  hikayenin de kahramanlarıdır.

1890 tarihinde yaşanan birinci hikayede Kenan ECE'yi  Yüzbaşı Mustafa karakterine ve Shioli KUTSUNA'yı Haru karakterine hayat verirken izliyoruz. Aynı oyuncular 1985 tarihinde geçen ikinci hikayede Murat ve Harumi'yi canlandırıyorlar.Filmin yönetmeni Mitsutoshi Tanaka,Senaryo Eriko Komatsu'ya ait,tarih danışmanlığını ise Prof. Dr. İskender Pala yapmış.Türkiye çekimlerinin sanat yönetmeni Hakan Yarkın, Japonya çekimlerinin ise Hidefumi Hanatani.Uygulayıcı yapımcılar Türkiye'den Böcek Yapım,Japonya'dan TOEI. Görüntü yönetmeni ise Tetsuo Nagata. 
İlk hikayenin konusu 1887 yılında bir Japon heyetinin İstanbul’a gelmesinin ardından, iade-i ziyaret olarak Osmanlı fırkateyni Ertuğrul’un Japonya’ya gönderilmesi kararlaştırılıyor. Gemi, 14 Temmuz 1889 tarihinde çoğunluğu Harp Okulu öğrencisi subay ve erler olmak üzere 600’ü aşkın mürettebatı ile yola çıkıyor. Gemide, Japon İmparatoru Meiji’ye sunulmak üzere bir Osmanlı imtiyaz nişanı ve pek çok kıymetli hediye bulunuyor. Ertuğrul fırkateyn mürettebatı rotası üzerinde bulunan birçok limana uğruyor,her yerde büyük ilgi görüyor ve resmi görevleri yerine getiriyor. Ancak kolera salgını başgösterir ve ciddi karantinalar gerektirecek boyutlara ulaşır. Yokohama Limanı’na ulaştığında takvimler 7 Haziran 1890’ı göstermektedir.

Dönüş için Eylül ayı ortasında yola çıkılmasına karar verilirken; o tarihte Japon sularında fırtınalar mevsiminin ortasında olunması gözardı edilir. Nitekim gemi yola çıktıktan bir gün sonra şiddetli bir fırtına başlar. Dalgalar, tabir-i caizse gemiyi dövmeye başlar. Grandi direğinin (grandi birden fazla direkli gemilerdeki en yüksek direktir)çökmesi ile kömürlükler su alır. İki gün boyunca dalgalar üstünde inanılmaz zor bir hayatta kalma mücadelesi verilir. Artık ne geri dönüş, ne de ileri hareket mümkündür.Ertuğrul fırkateyni kayalıkların tam ortasına sürüklenir ve şiddetle kayalıklara çarpar. Mürettebatın çoğu bu çarpma esnasında şehit olur. Kazadan sadece 69 kişi kurtulur. Sonradan 150 kadar şehidimize ulaşılır ve oradaki fener yakınına gömülürler.
Japonlar'ın Türk yaralıları kurtarma çalışmaları çok güzel işlenmiş. Seiyo UCHINO(Dr. Motosada Tamura) ile Kenan ECE (Yüzbaşı Mustafa)’nın çok derin anlamlar içeren her diyaloğunu özenle dinlemenizi dilerim.Birbirinden binlerce kilometre uzakta bulunan iki ülkenin kadim dostluğu hem hatırlatılmış,hem de aslında örf, adet ve geleneklerimizin ne kadar birbirine benzediği gözler önüne serilmiş. Karşımızda iki tane köklü kültür var.

Haru (Shioli Kutsuna) geçmişinde kalan büyük üzüntüleri öyle güzel ve suskun canlandırmış ki, hayran kaldım.Sessiz yüreğinde saklanan büyük çığlıkları, sevgi ve yardımseverlikte devleşmiş anıları var.

İkinci hikaye 1985 yılında geçiyor. İran-Irak savaşı sürmektedir. Bir gün Saddam Hüseyin’in emriyle, 24 saat sonra Tahran hava sahasının sivil uçaklar için dahi güvenli olmayacağı ilan edilir. Yani Irak, Tahran havaalanını vuracaktır. İran’da vatandaşları bulunan tüm Avrupa ülkeleri, derhal uçak göndererek vatandaşlarını 24 saat içinde Tahran’dan tahliye eder. İran’da çalışan Japonlar’ın yanında bir de otuz kişilik yaşlı turist grubu vardır. Japonya, bu süre içinde vatandaşlarını aldırmak için uçak göndermeyecektir. Japonya’nın İran Büyükelçisi, olan biteni ümitsizlikle yakın arkadaşı olan Türk Büyükelçisi’ne aktarır, o da durumu Ankara'ya bildirir ve haber anında dönemin başbakanı Turgut Özal’a ulaşır. Özal hemen THY'na talimat verir ve bir uçak, derhal hazırlıklarını yapıp sabaha karşı havalanarak Tahran’a iner. Burada 215 Japon vatandaşı vardır. Saddam Hüseyin’in tanıdığı sürenin dolmasına dakikalar kala Türk uçağı İran hava sahasına girer.


Filmin müzikleri, Paris'te yaşayan Japon müzisyen Michiru Oshima tarafından bestelenmiş olup Türk Ney sanatçısı Aziz Şenol Filiz de enstrümanıyla canlı kayıtlara katılmış.
 
Antalya Tekfen Stüdyoları'nda çekimin gerçekleştirilmiş olması Türk sinemasının geldiği aşamayı gururla gösteriyor.Böyle bir çekimin Türkiye’de gerçekleşebileceğini düşünmeye alışık değiliz. Bizler hep Amerikan filmlerinden Hollywood tadlarına alışkınız. Filmi izlerseniz ne dediğimi net anlayacaksınız.  

Kenan Ece'nin gala gecesindeki konuşmasını dinledikten sonra özellikle makine dairesinde geçen sahneleri görmek için hemen filme gittim.Merakla,heyecanla  Antalya'da çekilen fırtına ve dalgalar ile mücadele ve batış sahnelerini seyrettim.http://www.sabah.com.tr/c/i/bullet.jpgBatma sahneleri için özel olarak her biri 6 ton su taşıma kapasiteli dev dalga tankları üretilmiş. 

İzlemenizi öneririm.


 

 

Hiç yorum yok: