Film,
Pitt çifti görülünce magazinel ve akıcı sanılabilir; aksine gayet durağan, melankoli,röntgencilik ve evlilik
krizi içermekte. Bu beklentiyle giderseniz sukut-u hayale uğrarsınız.
Evlilikleri
krizde olan New York’lu çift Roland
(Brad Pitt) yazardır ve Vanessa (Angelina Jolie) emekli bir dansçıdır. 1970’li yıllarda turist gibi Fransa'nın
sakin bir kıyı kasabasındaki bir hotele gelirler. Otel odalarına girer
girmez, mobilyaların yerini yaşam tarzlarına uygun hale getirirler. Belliki
orada uzun süre yaşamaya gelmişlerdir.
İkisi de derin bir mutsuzluk içindedir. Roland
yazarlığını yapmaktadır, ancak keyifsizdir. Vanessa ise tamamen içine kapanmıştır, neredeyse
başta kocası olmak üzere herşeyle ilgisini kesmiştir. Sürekli içki kadehi elindedir.
Vanessa'nın tek
kaldığı karelerde eskiye olan özlemini vücut dilinden okuyabiliyorsunuz.
Bu çiftin arasında çok ciddi bir fark var. Roland olgun
ve anlayışlı. Her adımında karısının iyiliğini düşünmekte, bunu detayda
görüyoruz çünkü vurgulamak amacıyla zaman dilimi değişiyor ,ancak aynı detay tek
tek farklı karelerde görülüyor. Hayatla ve karısıyla bağ kurmak için çaba harcıyor; kadın
ise kocasına karşı ilgisiz ve hatta hayat artık umurunda değil.Roland’ın derdi aslında yazmaktan ziyade karısını geri kazanmak. Filmde , kadının melankolik olma sebebini sonunda anlıyoruz. İlişkileri hotelin yan odasına yerleşen yeni evli çift Lea(Melanie Laurent) ve François(Melvil Poupaud)sayesinde değişiyor.
Vanessa
odalarında yandaki odaya bakan bir delik keşfediyor ve bu andan itibaren röntgencilik başlıyor. Ve
işler giderek tuhaflaşıyor. Roland da Vanessa’ya eşlik etmeye başlıyor. Çiftler
tanışıyor. Vanessa, François'nın giymesi için Roland’ın bir zamanlar giydiği deri ceketin
aynısını Lea'ya aldırıyor.
Filmde oyunculuk adına büyük bir performans yok. Herkes rolünü gerektiği gibi canlandırmış. Genç Fransız çifti canlandıran Mélanie Laurent ve Melvil Poupaud ikilisi de Pitt’ler kadar iyiler. Lokantanın ve mekânın sahibi Michel(Niels Arestrup) ile Roland (Brad Pitt )sahnelerinde çok akıcı ve rahat Fransızca konuşuyor.
Filme bir dönem filmi gözüyle
bakarsak 1970’li yıllarda Fransa’nın bir sayfiye yerinde geçen öykü prodüksiyon
kalitesi olarak dört dörtlük. Gerek mekanların kurgulanması ve hikaye bütünlüğü
içerisinde kullanılması gerek makyaj ve kostümler hiç şansa bırakılmadan, en
ince detaya kadar düşünülerek tasarlanmış. Diğer
yandan görüntü yönetmeni Christian Berger’in
kadrajları muhteşem. Keza kostüm tasarımında Ellen Mirojnick’in, sanat
yönetiminde Tom Brown-Charlo Dalli ikilisinin, yapım tasarımında da Jon
Hutman’ın çabalarının altını çizmek gerek. '‘Hayatın Kıyısında’nın giriş müziğine bayıldım.Bitiminde de bir
bütünlük sağlamak adına aynı parça kullanılmış. Müzikler Gabriel Yared imzalı. Senaryosu ve yönetmenliği de Angelina Jolie’ye ait.
B
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder