Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

19 Şubat 2015 Perşembe

GRİNİN ELLİ TONU



                                                            


“Grinin Elli Tonu” E.L. James’in çok satan cinselliğin farklı bir yönünü cesurca ele alan romanından beyazperdeye uyarlanmış . Klasik olmayan içeriğinde acı bir aşk , romantizm , bağımlılıklar, güç ve travma var. Bu roman bir üçlemenin birincisi, diğer ikisi ise Karanlığın Elli Tonu ve Özgürlüğün Elli Tonu . Cinsellik; hakimiyet, teslimiyet, sadizm, mazoşizm ekseninde sunulmuş. Karakterler arasındaki ‘’çekim’’ daha başlarda hemen kendini belli ediyor.

Film ,pahalı zevkleri ve hediyeleri karşısındaki kadına sunan Christian Grey(Jamie Dornan),Grey şirketler topluluğunun sahibi ,27 yaşında çok yakışıklı,kız arkadaşlar bana göre değil diyen, gizemli bir geçmişe sahip,dominant ve kontrol delisi bir genç ile 20 yaşında üniversiteden mezun olma arifesinde bir edebiyat öğrencisi olan Anastasia Steele (Dakota Johnson-Don Johnson ve Melanie Griffith’in kızları) arasında geçen sıra dışı bir ilişkinin hikayesini konu alıyor.
                                


Kanımca Christian, küçük yaşta çok ciddi bir travma yaşamış ve sevdiği kıza bunu anlatmaya çekiniyor. Anastasia’ya yaşanan/yaşanacak hiçbir şey kesinlikle üçüncü bir şahıs ile paylaşılmayacak içerikli bir sözleşmeyi imzalatmak istiyor. Bu anlaşmaya uzanan tutku dolu ve aslında 'gri' süreç işlenmiş.
Böyle insanlar olduğu gerçeğini inkar edemeyiz.  Filme alaka pek fazla idi Neredeyse boş koltuk yoktu.
                                    
 

18 Şubat 2015 Çarşamba

WHIPLASH







 Prestijli müzik okulu Shaffer'da 1. sınıfta okuyan 19 yaşındaki Andrew Neiman (Miles Teller), hırslı bir davulcudur ve günün birinde efsaneler arasına girmeyi hayal etmektedir. Okulun en önemli orkestrasının şefi ise Terrence Fletcher (JK Simmons)  oldukça katı eğitim prensipleri uygulayan bir jazz öğretmenidir aynı zamanda öğrencilerin korkulu rüyasıdır. Fletcher Neiman'ın yeteneğini farkeder ve okulun ana orkestrasına alır. Neiman onun  gözüne girebilmek için insanüstü bir çalışma sergilerken, ailesini ve özel hayatını bir kenara atar. Aralarında tansiyonu hiç düşmeyecek bir öğretmen-öğrenci ilişkisi başlar. İki taraf da baskın karakterinden taviz vermez. Bu süreçte elleri çalışmaktan kanlar içinde kalan Neiman, küfürbaz Fletcher’ın hakaretle dolu eğitim tekniklerine boyun
eğmek zorunda kalır. Ama Neiman’ın da kendine göre numaraları vardır ve en sonunda, karşı karşıya kalacakları müzikal düelloda işler iyice çıkmaza girer.

Gençliğinde kendisi de davul çalan filmin yazarı aynı zamanda yönetmeni Damien Chazelle, bu filmi 19 güne sığdırmış.

"İngiliz dilindeki en tehlikeli iki kelime 'Good job' dır" diyen Fletcher bu sözcükleri kullanmayı ısrarla red ediyor çünkü ona göre bunlar mükemmeli bulmayı engelliyor.

Whiplash,özellikle müzikle içiçe olan sanatçılarımız için ve kesinlikle sinemada iyi bir ses sistemiyle izlenmesi gereken bir film.Müzik dışındaki dallarda aktif olan sanatçılarımıza da hitap edeceğinden eminim. Baştan sona gerilime hazır olun.

Fletcher’in bir sahnedeki tutumu çok hoşuma gitti. Notayı kimin yanlış bastığını tespit ederken ‘’kim yanlış çalıyorsa söylesin diyor. Yanlış yapanın yanına gidip sensin dediğinde aynı zamanda neden itiraf etmiyorsun diye bir soru yöneltiyor. Akabinde onu orkestradan kovuyor ancak diğer öğrencilere yaptığı açıklama  enteresan. Esas hatayı yapan kovduğum öğrenci değil. Aslında sensin diyerek öteki öğrencilerden birini daha kovuyor. Kovduğu öğrencisine dair izahati çok güzel. Notayı doğru çaldığının arkasında durmuyor.Ben hata yapmadım diyemiyor ki bu kötü bir şey.

Neiman’ın kız arkadaşından davul çalmak uğruna ayrılması hiç hoşuma gitmedi. Çünkü tamamen bireysel bir karar söz konusu. Benim için davul çalmak hep öncelikli olacak sen de  bana benimle ilgilenmiyorsun diyeceksin.  Halbuki kız arkadaşı böyle bir konuyu hiç gündeme getirmemiş,itiraz bile etmemişken.Bu karar müşterek verilmeliydi. Neiman’ın davulu uğruna Fletcher’den yediği onca dayak bana bu kadar dokunmadı.Kararını vermiş olarak karşına oturan kişiye karşı yapılacak hiçbir şey yok.   

 
 

13 Şubat 2015 Cuma

AŞK YENİDEN


 
 
 
 

Fox Tv 'de Ersoy Güler'in yönetmenliğinde başlayan ''AŞK YENİDEN''adlı dizi başrollerini Buğra Gülsoy ve Özge Özpirinçci'nin  paylaştıkları  bir Süreç Film yapımıdır.

Ana hatlarıyla Amerika’dan İstanbul'a dönüş yolculuğunda uçağın girdiği türbülans  yüzünden beklenmedik bir şekilde Zeynep'in  bebeğiyle Fatih’in kucağına düşmesiyle yolları kesişen bir çiftin hikayesi anlatılmaktadır. İkisi de önceki ilişkilerinde aradıklarını bulamamışlardır.

Repliklerdeki kelime oyunları dikkat çekiyor ben esprili anlatımı çok severim. Yerinde kullanıldığında konuya tat katar. Güldürür, düşündürür, hafızaya kazınır. 

Zeynep(Özge Özpirinçci) Trabzon’lu tutucu ve gelenekçi bir babanın kızıdır , dobra- hatta patavatsızdır, inatçı, eğlencelidir. Yumuşak kalbine rağmen dağ gibi dik durmayı başaran bir karakterdir. Hayatındaki en değerli varlığı oğlu Selim'dir. Genç yaşlarında aşkının peşinden Amerika’ya gitmiş,süküt-u hayalle geri dönen genç bir annedir.

Fatih  Şekercizade(Buğra Gülsoy)yakışıklı, zengin, iyi eğitim almış aile değerlerine bağlı olmakla beraber bunlardan bunalmış bir gençtir. İstemediği bir kızla beşik kertmesi yapılmıştır.  

Sonuçta iki gencin vakite ihtiyaçları vardır.  Fatih de bu fırsatı değerlendirip, Zeynep’e havaalanında ailelerini   idare etmek için ilginç bir evlenme teklifi yapar. Bu evlilik oyunu için altı ay yeter mi diye sorar. Ailelerine birbirlerini  evlendik çocuğumuz oldu şeklinde tanıştıracaklardır.  Kimin ailesine gidilsin derken Fatih'e öncelik verilir. Güzel bir karşılama töreninin ardından evlilik oyununun ilk meyveleri alınmaya başlanır. Hele Fatih'in Zeynep'in babasıyla tanışması daha da ilginç gerçekleşir. 
İki genç  o kadar farklı yetişmişlerdirki ister istemez her girdikleri ortamda yanlış üstüne yanlış yaparlar. Adetler, alışkanlıklar farklı olunca zıtlaşmalar yaşanır. İkisi de vaziyeti  bir yandan toparlamaya bir yandan birbirlerini tanımaya çalışırlar.

Öne çıkan karakterlerden biri de Fatih'in babaannesi Gülsüm Şekercizade'dir (Tülin Oral)  80’li yaşlarda ,bakımlı,dominant, çok şık,  otoriter , kimi zaman beklenmedik şekilde alttan alıp durumu kurtaran , fevkalade gözlemci,torunlarına ve oğluna düşkün ancak  gelinini sevmeyen bir Osmanlı kadınıdır.

 
Dizi ,ciddi olunması gereken yerde güldüren repliklerle süslenmiş, üstüne bir de oyuncuların doğallığıyla   lezzetlenmiş.

Daha birinci bölümden benden tam not aldı. Bu samimi yapımı izlemenizi öneririm.