Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

12 Şubat 2013 Salı

Öyle Bir Geçer Zamanki- Düğün Var Bu Gece




Bugün müsaadenizle daha farklı başlamak ve önceden yazmak istedim. Bu gece resimlerden de anlaşılacağı üzre düğün var ÖBGZ'de. Aslında resimlere bakıldığında ne kadar sıcak bir aile olduğu zaten anlaşılıyor. İnsan bu aileyi nasıl izlemez, izlerken nasıl mutlu olmaz, izlerken kendini nasıl "aileden" biri gibi hissetmez?... Belki "abartma" diyenleriniz vardır. Ama eminim benim gibi hissedenler de mutlaka vardır. Hadi ..20:45'de yeni bölümde görüşmek üzere.  

7 Şubat 2013 Perşembe

İntikam -"Suçluluk duygusu insana her şeyi yaptırır."


"Suçluluk duygusu insana her şeyi yaptırır." 

Geçen hafta detay verdiğimden bu hafta sadece dikkatimi çeken noktalara ağırlık vermek istedim. Emre Arsoy'la (Mert Fırat) kızkardeşi arasındaki konuşmayı ilişki problemlerini çözmek için dinlenmesini tavsiye ederim. Rastlarsanız kaçırmayın. 

Çoktandır iki erkek arasında bir kadın için kavgasız gürültüsüz bir konuşmaya şahit olmanın mutluluğu içindeyim. Demek ki oluyormuş. 

Kıskançlık itirafı ve af dilenmesi de çok şık ve olgun bir davranıştı. Herkes yapamaz. Bunu yapan kişinin yurt dışından gelmesi de ayrıca irdelenmesi gereken bir nokta.  

Biblonun içine kamera yerleştirilmesi de akıllıca ,ancak bir evin kapısı bu kadar kolay açılmamalı. 

En kötü insanın bile içinde vicdan olduğuna tıpkı "20 Dakika" da olduğu gibi burada da şahit oluyoruz. 

"Her yüzüne güleni dost sanma" da verilen mesajlardan biri. 

Balkondan düşüşteki çekim güzel. Hakan Eren'in (Engin Hepileri) arkasında iz bırakmaması kayda değer. Bu genelde atlanan unutulan bir olgudur. 

Babası parayı kestiği için kız arkadaşına meyilli olduğunu bildiği halde rakibinin işyerinde çalışmayı teklif etmek de diğer bir olgunluktur. Güven!!!

Dizilerde artık çok derin altyazılar geçiyor. Dikkatli izlemenizi tavsiye ederim. 

20 Dakika- Bir insanın yapabileceklerinin sınır(sızlığı)


Bazen kendimi Ali karakterinin yerine koyuyorum da ben olsam ne yapardım diye çünkü bir karar vermek zorunda olurdum. Bu dizideki  gelişmeler gerçekten vicdana çok dokunuyor. Bütün tehlikelere gözüm kapalı girerdim ama vicdan denince elim ayağım titrerdi. Bu beni çünkü ömür boyu bırakmaz. En yakınına dahi anlatamazsın. Sırtında yüktür. Ne kadar dayanırsın taşımaya?

Kuzgun'la (Müjde Uzman) nam-ı diğer Kedi (Bülent Emin Yarar) Ali'nin omzunda iyi melek kötü melek gibiler.Böylece kafası daha da karışıyor.

Fırat Çelik'in  "sakin sakin ol "diye kendine telkinde bulunup sonra birden herkes seninle oynuyor diye bağırması, kendi ile konuşup rahatlamaya çalışmasındaki verdiği oyun hoşuma gitti. Bazen yüzüp yüzüp kuyruğuna gelirsin. Tam "yakaladım" dersin yine elinden kaçar.


Kerim'e her geçen gün yaklaşmak Fırat Çelik'e umut veriyor. Ali (İlker Aksum) ile  kapının önünde bekleyen polis ;2 kişi de ayrı ayrı aynı hedefe kilitlenmiş durumdalar. Maksat tüm gerçekleri ortaya çıkarmak. 


Cüzdan oyunu Mete'nin  "gitti bir aylık maaş" cümlesiyle insanların kafasına balyozu indiriyor.  Aslında bu oynanan oyunda amaç Ali'nin Mete'nin güvenini kazanması çünkü ona yaklaşarak onu işten kovdurmalı ve yerine geçmeli aksi halde karısını kaçıramayacak hapishaneden. Sonrasında gelen cümle daha da ağır: adamı harcayacaksın korumayacaksın.

Doğru yemek malzemesi karışımı ile bir insanı nasıl ölümcül zehirleneceği anlatarak karşısındakini oyuna getirerek intikam alıyor Melek. İnsanları kandırmanın farklı yolları var. Bir diğer değişle her kötünün içinde aslında iyi ve naif bir taraf olduğunu da gösteriyor bize bu dizi.  


Repliklerden dikkatimi çekenlere gelince:
"kurban olmadan zafer olmaz evlat"
bu ne cüret?  gelin de göstereyim ne cüret!
ağabey kızı var kimsesi yok başka yol bul
parayla delil satın almam ben!

Bunun yanısıra  geçişler çok güzel.

Sondaki mesaj çok anlamlı. Başkan bir vesile ile arkasında delil bırakıyor "öldürürüm seni "diye. Bu delil şayet harcanmazsa mahkemede kullanılacaktır.

Mevcut casttan yeni bir isim zikredemeyeceğim  ama Günay Karacaoğlu'da Fırat Çelik , İlker Aksum ve İpek Bilgin kadar M-U-H-T-E-Ş-E-M ! Mete karakteri de muhteşemler arasında. Tebrik ederim hepsini.

Dipnot: Muhteşem Yüzyıl'ın bitiminde yazılan "Sayın Okan Yalabık'a teşekkür ederiz" yazısını çok takdir ettim. 

5 Şubat 2013 Salı

Öyle Bir Geçer Zamanki 101. bölüm

"Seni sevmemek elimde değil" ne güzel bir cümledir.

İnsanlar ne kadar çabuk kanıp küsüyorlar birbirlerine. Birileri hakkında söylenenler hiç o bunu söyler mi diye tartılıp üstünde düşünülmeden inanılıyor ve sorun çığ gibi büyüyor. Dönem dizisi olmasına rağmen o zamanla bu zaman arasında bu yönde hiç bir şey değişmemiş . 

Fazla detaya girmeden kendimce pek çoğunun arasından en önemli duygu selini seçtim. Arif'le Cemile aileye hayatlarının "sonbaharını" artık birlikte geçirmek istediklerini açıkladılar. Hasefe hanım'ın (Cemile'nin kayınvalidesi) sessiz mutluluk haykırışları görülmeye değerdi.

Ayrıca dizinin müzikleri muhteşem ötesi. Duyguların bu kadar güzel yansıtıldığı bir dizi daha var mı acaba? 

Hoş kalın. Dostça kalın.

                                                                                                5.2.2013

4 Şubat 2013 Pazartesi

İNTİKAM



İntikam dizisinde Beren Saat (Yağmur Özden) 9 yaşında bir kızın babasının tuzağa düşürülerek öldürülmesinin ardından 17 yıl geçtikten sonra büyüyüp intikam peşinde koşan bir kadını canlandırıyor ve bunca yıl sonra farklı bir isimle eski yaşadığı yere babasının intikamını almak amacıyla geri dönüyor. Önünde iki seçenek mevcut. Ya intikam alacak yahut babasının da ona önerdiği gibi yaşanan her şeyi unutup yeni bir hayata merhaba diyecek. Ama o 1.şıkkı seçiyor ve son derece zeki planlar ve hamleler yapmak suretiyle adım adım hedefine ulaşıyor. Zaten başarı detayda gizlidir. Tüm istediklerinin iş hayatlarını noktalıyor ve hatta insanlar arasına artık çıkamayacakları ve çıksalar da itibarlarının sarsılacağı şekilde oyunlar kuruyor. Hemen hemen her bölümde bir kişinin sonu geliyor.  
Dizinin başrollerini aynı zamanda Nejat İşler, Mert Fırat ,Engin Hepileri, Arzu Gamze Kılınç gibi aktörler paylaşıyorlar.

31.1.2013 tarihinde yayınlanan bölümde Rüzgar Denizci (Nejat İşler) Yağmur Özden'e (Beren Saat) aşıktır ancak karşılık bulamamaktadır.  Yağmur Özden ise babasını tuzağa düşüren Şahika Arsoy'dan (Arzu Gamze Kılınç ) intikam alabilmek için Arsoy ailesine yakın olabilmek adına tam karşılarındaki evi satın alır ve oğulları Emre Arsoy'a (Mert Fırat) yakınlaşır. Şahika, çocuklarının üzerinde kontrolü elde tutmaya çalışmaktadır. Çok baskın bir annedir. Sürekli yaptırım uygulamaktadır.

Yağmur'a psikoloğunun daha küçücük bir çocukken ki davranış biçimine şahit oluyoruz. İnsanın "gel de intikam alma" diyesi geliyor. 


Bu bölümle ilgili dikkatimi çeken bir diğer husus bu kadar her şeyi en ince detayına kadar planlayan Yağmur nasıl oluyor da kendisine sadece bir cep telefonu vasıtası ile kurulan ufak bir tuzağa düşüyor anlamak pek mümkün değil. Her insan yaptığı her hamlede karşısında en az kendisi kadar akıllı birinin olduğunu düşünmeli. 

Birileri ara bozmaya çalışırken ve cep telefonları karıştırılırken, birileri de ara yapmaya çalışıyor. 


Kostümler , ayakkabılar , mekanlara baktığımızda gerçekten kalbur üstü bir yaşam kalitesinin söz konusu olduğunu görüyoruz. Ama bunların mutluluk getirmediği aşikar. Aynı Şahika Arsoy'un dediği gibi "güç ve zenginlik" aileyi bir arada tutmaya yetmiyor.
  


                                                                                                                                           

1 Şubat 2013 Cuma

20 DAKİKA'NIN SENARİST İMZALARI

                                                                                                                                              2.2.2013



20 DAKİKA adlı dizi daha 10. dakikasından itibaren Kerem Deren ve Pınar Bulut imzası taşıdığını flashbacklerle hissettirdi. Türkiye'de bu stille ilk Ezel'le tanıştım. Flashbackler şimdilik dozunda, ancak dozu aşarsa her an zaplanma riski taşımakta. Dikkat edilmesi gereken en önemli husus bu.  
Konusu kısaca şöyle: Normalde evin direği ataerkil toplumlarda erkek olarak bilinirken bu dizide bir kadın karakter olarak karşımıza çıkıyor. Melek Halaskar (Tuba Büyüküstün) Ali'nin (İlker Aksum) eşi, iki çocuk annesi, yuvasının eşi olmasına rağmen tüm  sorumluluğunu tek başına yüklenmiş,her durumu idare etmeyi başarabilen bir kadın, yorulmasına rağmen sesi hiç çıkmıyor. 
Ali ise sadece tarih öğretmeni. Baba, öğretmen ve eş olmak dışında hiç bir özelliği olmayan bir karakter. Karısının durup dururken cinayet zanlısı olarak hapise atılması onun hayatında milat oluyor. Hiç bir şeyin üstesinden gelemeyen bir adam karısına olan aşkı uğruna akla hayale gelmeyecek işlere kalkışıyor. Maddi ve manevi muazzam sarsılıyor ama karısını kurtarmakta o kadar kararlı ki karşılaştığı her engele takılıp düşmesine rağmen bu engeller onu yıldırmıyor. Her yeni gün kendini aşıyor. 
Dizide dram,aksiyon ,espri ve karamizah içiçe örülmüş ve matematiği sağlam kurulmuş. Örneklemek gerekirse- "şimdilik" cinayet büro Ozan Çevikoğlu- diye  cevaplanan bir telefon görüşmesinden bahsedebilirim ki bu cümle polisin olayları deşifre etmek umuduyla fazlasıyla üstüne gittiğinden pek yakında mevkiinden olacağının bir göstergesi olarak söyletilmiş karaktere. 
İnsanların yüzlerine sürekli bir takım olumsuzluklar vurulmakta:
ben doktorum sen katilsin.aynı değiliz.
cesursan önce kendin için cesur ol.
Kendileri de işlerinden olabilirler diye polise çay vermeden geçiyor çaycılar.
Fişi çekilecek kişi için polisin bakış açısından verilen bir değerlendirme: 1-2 güne Melek Halaskar Kerim Solmaz'ı öldürmüş olacak.
Ali, eşini ziyarete gittiğinde içeri girerken tüm kamera ve kapılara dikkat etmesi isteniyor çünkü hedef Melek'in oradan kaçırılması. Ali tüm kapılardan  etrafına göz gezdirirerek girerken ,eş zamanlı olarak harita üzerinde onun adım adım hareketlerini Kedi lakaplı Bülent Emin Yarar'ın takip etmesi ve mekan geçişleri güzel işlenmiş. 
Ali'nin aynı zamanda geldiği olgunluk seviyesi de farklılaşıyor. Uzun zaman koyulan yasaktan sonra eşini tekrar görünce sarfettiği cümleler çok anlamlı:
"Bırak yükünü biraz ben taşıyayım! Bırak 10 dakikacık ben güçlü olayım. Yıkılmam merak etme." Karısına karşı sevgisi ve inancı çok güçlü. 

Hapishanenin içinde ciddi bir hayata tutunma mücadelesi var. "yukarıdan" hapishane muavini dolayısıyla mahkuma psikolojik baskı uygulatılıyor. Yapılan telefon görüşmeleri nihayetinde Muavin Süreyya'nın (İpek Bilgin) geçmişten "yukarıya" bir borcu olduğu  "bunu yapınca senin borç silinir" cümlesiyle anlıyoruz. Herkes gücü yettiğine yaptırım uyguluyor. İlgililer yaptırımı uygularken çok rahatlar fakat kendileriyle başbaşa kaldıklarında müthiş bir vicdan muhasebesi ile karşı karşıya geliyorlar. 


Cinayet aleti yapımına ve şifreli telefon görüşmelerine de yer verilmiş. 


İlker Aksum, Fırat Çelik ve İpek Bilgin'i özellikle muhteşem oyunculuklarından dolayı tebrik ederim. Ay Yapım'a da böyle bir kaliteli yapımla bizi buluşturduğu için teşekkür ederim.

Öyle Bir Geçer Zamanki "Dalya"

                                                                                                                               1.2.2013

Öyle Bir Geçer Zamanki her geçen hafta daha da güzelleşiyor. Öyle inanıyorum ki ÖBGZ herkes tarafından seyredilse "insan olma olgusu" yeniden doğar. Esas olan saygı, sevgi, samimiyet, birbirini anlamayı istemek ve içtenliktir! 

Arif'in "artık" 4 çocuklu olan bir anneye sahip çıkması ve o aileyi kendi ailesi gibi görüp benimsemesi sadece o dönemde değil bu dönemde de çok büyük olgunluk gerektirir. Bu her babayiğidin harcı değildir. 


Çevre baskısından dolayı yaşananların hepsi lüzumsuz zorluklardır. Hayat zaten zor , daha da zorlaştırmanın ne anlamı var?!    


Bu bölüm için özellikle Mine Tugay'ın, Gün Koper'in ve Mete Horozoğlu'nun oyunculuklarına da vurgu yapmak isterim. 

Sırasıyla:
*ameliyat çıkışı sevdiği adamı yanında bulamayışı; narkozdan ayılırken ki   üzüntü çok güzel yansımış ekrana.
*söz yüzüğünü parmağında gördüğü andaki sessiz şok.
*İkilem: Bir adamın önemli bir ameliyat geçiren sevdiği ve düşen çocuğunun yanında bulunması zorunluluğu arasında seçim yapmak durumunda kalması.

İlgimi çeken replikleri özellikle paylaşmak istedim. 

dram
*açtım-sevmeye ve sevilmeye
*ikimizin de hatası değildi ama bedelini ödemek bana düşmüştü

komedi
*Filiz hanım gerçeği ile yaşamaya alıştık. deprem gibisiniz maşallah geleceğiniz belli de ne zaman olduğu belli değil.
*Sandık gördüm mü dayanamıyorum illa bir içine gireceğim

Tabii bu replikler seyredenler için bir şey ifade ediyor. 

Parmak basılan bir diğer husus ise ameliyat İngiltere'de gerçekleştiği için lisan bilmenin ehemmiyeti.

Son olarak : her eve bir "Süleyman" lazım. Her darda kalındığında hızır gibi yetişiyor.