‘’Benim Dünyam’’özellikle bir kaç şıktan dolayı 1. Başrol
oyuncusu Beren Saat’in canlandırdığı
karakterin yaşam zorluğunda kendimi görmem (onun canlandırdığı kör ve
sağır bir kız, arazı hiç geçmeyecek.
Benimki ise geçecek ama ne zaman?)
seyretmek istediğim bir filmdi.
Hayatta bazı şeyler gerçekten içinde yaşanmadan anlaşılmıyormuş. Ben ki
empati yeteneğim çok yüksek bir insandım. Felç sonrası anladım ki bazı şeyleri
anlamaya empati yetmiyor. 2. Kendisinin çalışmalarını yakından takip ve takdir ediyorum. Dikkatinizi şu hususlara çekmek isterim. Beren ''İntikam'' adlı
diziyi çekerken eş zamanlı olarak bu
filmi çekti. Bu denli 2 farklı karaktere hayat vermek her
babayiğidin harcı değildir.(Benim küçüğümdür ama ayakta alkışlıyorum kendisini.)
Başarılarına her geçen gün yenilerini katması dileğimle.(Neden Beren'e böyle bir paragraf ayırdım: Çünkü esas gençlerin ellerinden tutulmasına ihtiyaçları var.Gerçi Beren Saat bu kategoriyi aşalı çok oldu. Yine de burada gençlerimizin sesi olmak istedim.)
22.10.2013 tarihli gala gecesi'nden notlar:
Söz Uğur Yücel'de: O kadar çok görünmeyen engelli varki. Bitirirken bu filmin gizemi dedi gözleri doldu konuşmasını kesti.
Ayça Bingöl: Bu filmde engelli insanlarla ilgili başka bir algı açabileceğimizi umut ediyorum.
Beren Saat: Ela benim canımı acıttı. İyi geldi. Beni sadeleştirdi.
Serenad Göksel(gala gecesinde değildim) : Bahsi geçen engelli vatandaşlarımızın yaşadıklarını görmek, hayata yeni bir pencereden bakmak demek.
Filme gelince:
22.10.2013 tarihli gala gecesi'nden notlar:
Söz Uğur Yücel'de: O kadar çok görünmeyen engelli varki. Bitirirken bu filmin gizemi dedi gözleri doldu konuşmasını kesti.
Ayça Bingöl: Bu filmde engelli insanlarla ilgili başka bir algı açabileceğimizi umut ediyorum.
Beren Saat: Ela benim canımı acıttı. İyi geldi. Beni sadeleştirdi.
Serenad Göksel(gala gecesinde değildim) : Bahsi geçen engelli vatandaşlarımızın yaşadıklarını görmek, hayata yeni bir pencereden bakmak demek.
Filme gelince:
Öyle güzel bir filmki neresinden yazmaya başlayacağıma karar
veremedim. İnanın bir noktayı dahi atlasam ah keşke yazsaydım diyeceğim bir
film. Film üç bölüme ayrılmış (bence) 1. Eda’nın ufaklığı (Melis Mutluç tarafından
canlandırılmış) 2. Eda’nın genç kızlığı ve 40’lı yaşları Beren Saat 3. Mahir Hoca’nın çöküşü (UğurYücel). Uğur
Yücel adını Türk Sineması’na bir kez
daha altın harflerle kazımıştır bu filmle. Muhteşem demek yetmiyor.
Film öylesine güzel cümlelerle süslenmişki izledikçe hayatı
bir kez daha ama farklı gözlerle yaşıyorsunuz. Açıkçası filmi size tamamen
aktarmak istemiyorumki size de izleyecek bir film kalsın.Körler alfabesine,sağırların
konuşma şekillerine doğal olarak yer verilmiş.
Ayça Bingöl’ün kızının ama ve sağır olduğunu öğrenişindeki oyunu
ve daha pek çok karelerdeki karakteri seyirciye yansıtışı ayrı muhteşem. (Zaten
perşembenin gelişi çarşambadan bellidir; Öyle Bir Geçer Zamanki’deki Cemile anneyi
bilmeyen yoktur sanırım, seyretmediyse de en azından duymuşluğu vardır.)
Bir anneki düşünün çocuğunun arazı tespit edildikten sonra bir
yandan çocuğumu nasıl kurtarırım diye düşünürken diğer yandan çocuğunu evde
istemeyen duyarsız(bulabileceğim en kibar sıfat bu oldu) bir kocayla uğraşan
bir eş. Çırpınarak Mahir Hoca’yı (Uğur Yücel)buluyor. Neden Mahir Hoca, çünkü
onun da Eda’nın bulgularında bir ablası varmış. Mahir Hoca’nın eve girişi ile
münakaşalar başlıyor, kendisi ve ev sakinleri arasında. Evi yeniden düzenlemesinden- yemek masasındaki
görgü kurallarına kadar. Kendisine türlü zorluklarla ve Handan hanım’ın(Ayça
Bingöl) eşinden korkarak da olsa arkasında durmasından güç bularak evlerinde yer
buluyor. Bunlar Eda’nın yaşayabileceği şekilde
düzenlenmiş değiller,aile Büyükada’lı kalbur üstü ama kızcağıza engelinden
dolayı hiç ehemmiyet verilmemiş.Sırtta kambur olarak görülüyor babası
tarafından. Ayrıca Eda istem dışı görmediği ve duymadığı için eve pek çok
tahribat veriyor.
Filmi tümüyle çok beğenmemin yanı sıra zaten benim de
tümüyle benimsediğim iki husus üstünde duruluyor:1. İmkansız diye bir şey yoktur.Hatta
bu kelimeyi hayatınızdan atmanızı öneririm. 2.Başarısızlık: önemli değil gerekirse
500 defa başaramayın bir gün gelecek
başaracaksınız. Her düştüğünüzde kalkmayı öğreneceksiniz.
Filmde içimi acıtan sahnelerden biri: Babasının Eda’nın
üniversiteden mezun oluşundaki ‘’işte benim kızım ‘’ derken yaşadığı hak
etmediği gurur oldu. Mahir Hoca’nın ‘’yeniden hayat verdiği Ela’yı’’ kendisi
emek vermiş gibi sahiplendi.
Uğur Yücel çok güzel bir makyajla yaşlandırılmış.
Müsaadenizle şunu da eklemek isterim. Oyunculuk o kadar öne
çıkmışki müzikler çok sönük kalmış kanımca.
Gişesi bol olsun.
Serenad Göksel
25.10.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder