46 Yok Olan
dizisinin 24.6.2016 tarihinde yayınlanan final bölümünün ardından bu güzel ve benzersiz proje için yapımcısı
Nunova filmi ve yayıncı kuruluşu Star Tv’yi tebrik ediyorum.
Zira zor bir konunun arkasında durdular.Bilimsel bir senaryo ile dalında tek olmak suretiyle fark yarattılar. Dizi rakipsizdi. Görsel zenginlik içeriyordu.Sanki bir Amerikan dizisinin telif hakkı satın alınıp Türkçe dublaj ile sunulmuştu. Teknoloji fevkalade kullanılmıştı.
Zira zor bir konunun arkasında durdular.Bilimsel bir senaryo ile dalında tek olmak suretiyle fark yarattılar. Dizi rakipsizdi. Görsel zenginlik içeriyordu.Sanki bir Amerikan dizisinin telif hakkı satın alınıp Türkçe dublaj ile sunulmuştu. Teknoloji fevkalade kullanılmıştı.
Kendi seyirci kitlesini yarattı ve bu kitle yayın saatinden, yayın gününden, konusundan ötürü yapılan tüm eleştirilere rağmen sadakat ile diziyi finaline dek izledi. Bunun gibi diğer eleştiri ve sorularınızı sizlere dizi başladığı tarihte tek tek soru- cevap niteliğindeki yazımda açıklamıştım.
Demek
ki istenince bir dizinin formatı;
1,5 saat yerine sadece 1 saat olabiliyormuş.Hem de teknolojinin üst düzey kullanımıyla, kimya,genetik,biraz bilimkurgu, aksiyon gibi içerik zenginliği ile.
İzlerken
yoğun bakımda yatan felç hastasının senaryo bakımından hatasına
rastlasam da,ben her zaman olumlu eleştiri yapmak istediğimden, dizinin tüm
bölümlerini izleyip kısaca geçmeyi doğru buldum.
46'nın konusunu
bilmeyenler için kısaca anlatayım.
Murat Günay(Erdal Beşikçioğlu) babasının kurduğu bir vakıf üniversitesinde genetik profesörlüğü yapmaktadır. Kendi alanında Türkiye’nin en iyileri arasındadır. Ancak çift karakterlidir. 15 yıl önce babası onun ve kızkardeşi Ezo'nun gözleri önünde öldürülür. Ezo bu olaydan çok kötü etkilenmekle kalmaz, üstelik sürekli depresyon ilaçları kullanır ve bir gün aşırı doz dolayısıyla felç geçirir. Murat kardeşi için tıbbın bütün imkanlarını kullanır, fakat kardeşine yardımcı olamaz. Bir gün artık kardeşi için tıbben hiçbir şey yapılamayacağı söylenir. Murat bunu kabullenemez, nihayetinde artık kendi başına kardeşini kurtarmaya karar verir. Evinin bodrum katında kurduğu laboratuarında deneyler yapar ancak deneği yoktur. Tek çare kendini denek olarak kullanmaktır.
Murat Günay(Erdal Beşikçioğlu) babasının kurduğu bir vakıf üniversitesinde genetik profesörlüğü yapmaktadır. Kendi alanında Türkiye’nin en iyileri arasındadır. Ancak çift karakterlidir. 15 yıl önce babası onun ve kızkardeşi Ezo'nun gözleri önünde öldürülür. Ezo bu olaydan çok kötü etkilenmekle kalmaz, üstelik sürekli depresyon ilaçları kullanır ve bir gün aşırı doz dolayısıyla felç geçirir. Murat kardeşi için tıbbın bütün imkanlarını kullanır, fakat kardeşine yardımcı olamaz. Bir gün artık kardeşi için tıbben hiçbir şey yapılamayacağı söylenir. Murat bunu kabullenemez, nihayetinde artık kendi başına kardeşini kurtarmaya karar verir. Evinin bodrum katında kurduğu laboratuarında deneyler yapar ancak deneği yoktur. Tek çare kendini denek olarak kullanmaktır.
Türkiye'miz
değişime, yeniliğe hiç hazır bir toplum değil. Alışılmışın dışına çıkıldığında
hemen itiraz edilir, tenkitler ise ardarda gelir. Bu dizi kendi dinamiklerini
getirdi, kabul ettirdi, üstelik yayıncı kuruluş buna sahip çıktı. ''Eski köye yeni adet getirme''
olgusunu yıktı. Alabilecekleri tüm eleştirilere hazır bir strateji ile
başladılar ve bitirdiler.
Bence dizi,ana karakter Murat Günay'ın bakış açısından incelediğimizde,
kaldığı yerden yeni bir başlangıç yapabilecek nitelikte bir sonla bitirildi. ''Ölmesi'' gereken
yani artık dizinin devam etmesi halinde, konuya hizmet etmeyecek tüm
karakterler öldüler. Bundan belki bir ila üç sene sonrasında yeniden böyle bir
ya da benzeri konu işlenmesi planlanmaktaysa ''Yaşaması '' gereken karakterler
hikayeye hizmet etmeleri için hayattalar.
1 yorum:
Sevgili Serenad dizi ile ilgili tüm tespitlerin yerinde ve de doğru,inşallah devamını yine aynı dozda,aynı kıvamda kalarak yaparlar...Tiryakisi olmuştuk ama güzel bir zamanlama ile bitirdiler..Sevgiler,selamlar....
Yorum Gönder