Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

9 Şubat 2016 Salı

Danish Girl-Danimarka'lı Kız




 
Danish Girl/Danimarka'lı Kız

Tom Hooper’in yönettiği David Ebershoff’un aynı isimli kitabından uyarlanan Danimarka'lı Kız’ın senaryosunda Lucinda Coxon’un imzası bulunuyor.Tarihin ilk cinsiyet değiştirme ameliyatlarından birini 1931’de olan Danimarka'lı manzara ressamı  Einar Wegener’in gerçek hikayesi anlatılıyor.Başrolleri (Oscar ödüllü Eddie Redmayne) Einar Wegener/Lili Elbe ve (Alicia Vikander)Gerda Wegener’in insan resimleri yapan bir ressam paylaştıkları film bu çiftin yaşamlarından esinlenen bir biografik dram. Lili’nin bir transgender (transseksüel) olarak çığır açan yolculuğunu ve Gerda ile olan sıradışı evliliklerini konu alan filmin diğer oyuncuları arasında Ben Whishaw, Sebastian Koch, Hans Axgil,Amber Heard ve Matthias Schoenaerts bulunuyor.
 
Einar’ın erkek cinsiyetinde olup engellenemeyen feminin hislerinin onu kadınlığa yönlendirmesiyle ve huzuru kadın gibi hareket ettiğinde üstelik kadın kıyafetleri giydiğinde bulması ve cinsiyetini değiştirmeye
karar  vermesi dolayısıyla eşiyle birlikte yaşadıkları süreç mükemmel bir işleyişle anlatılmış. Aralarında aşk olan ikilinin, hayatları geri dönülmez bir biçimde değişmesi kaçınılmaz oluyor.

Einar(Eddie Redmayne)incitmemeye çalıştığı Gerda'yı elinde olmadan engelleyemediği kadınsı hallerini beden diliyle,jest ve bakışlarıyla muhteşem canlandırmış.
 
Gerda da Einar’a  yeni kişiliğinin oluşmasında yardım etme çabasını ancak elbette  vazgeçmesi umudunu korumuş,eşine koşulsuz bağlılığı ile tüm üzüntüsünü içine gömmüş ve kocasını yargılamadan hayatını devam ettirmeye karar vermiş.
Film, aynı zamanda insanların konuya takılmadan ne kadar zor olsa da evlilikte bakış açılarını  değiştirme konusunda ilginç bir yapım olmuş.Erkek olarak evlenmişsin,ama hislerin kadınsı ve iki taraf da durumu olduğu gibi kabul etmek zorunda .
 
Eddie Redmayne öyle yetenekli bir oyuncu ki kendisine rolü teslim edildiğinde izleyicisine fevkalade bir performans sunuyor. Onu daha önce ''Herşeyin Teorisi'' adlı filmde  İngiliz fizikçi -teorisyen Stephen Hawking’i canlandırırken izlemiştim.  Bu performansı ona  en iyi erkek oyuncu dalında  Oscar ödülünü kazandırmıştı. Danimarka’lı Kız' da bir kez daha hayran kaldım. Keza bu rol öyle hassaski her oyuncu üstesinden Redmayne kadar muhteşem gelemeyebilir.
 
Redmayne; bir paratoner nasıl şimşek çekerse paratoner misali harika ve zor roller çekiyor ve fevkalade üstesinden geliyor. Bundan böyle hangi filmde seyredecek olursam yeni bir enfes performans izleyeceğimi biliyorum.

Cast yapılırken bu zor role eş  olarak öyle kuvvetli bir oyuncu bulunmalıydıki, en az Redmayne kadar kaliteli ve çok iyi oyun veren başka bir deyişle çok iyi  asist yapan biri olmalıydı.

Bana göre ikisi de büyüleyici.Belliki rollerine çok özenle seçilmişler.

 Gerda Wegener (Alicia Vikander) bir kadının kocasından normal beklentilerine cevap alamamasını,  sıkıntısını içine gömmesini, normal bir evlilik yürütüyormuşçasına kendisini etrafındaki diğer erkeklere ihtiyacı bulunmasına rağmen ’’ahlaken’’ kapatmasını çok iyi yansıtmış.
Kocasına duyduğu sonsuz aşkıyla muazzam bir anlayış gösteriyor ve destek oluyor. Aynı zamanda resimlerini yaparken baktığı kişilerde sanki gözünde detay kaçırmayan bir deklanşör var.


Alicia Vikander bu rolüyle
SAG (Screen Actors Guild-Sinema Oyuncuları
Derneği) ödülüne layık görüldü. 


Replikler,kostümler ,herşey mükemmel ve dengede.   
 
 
Yönetmen Tom Hooper ise;bir yemeği yaparken yağını,soğanını , tuzunu,salçasını nasıl doğru ölçekte koymalıysak ki, yemek kıvamında olsun. Bu filmde de konunun hassasiyeti gözeterek bu dozaja dikkat etmiş.Tam nokta atış (az,net ve anlaşılır)çekmiş.
 
Genç oyunculara bu filmi mutlaka izlemelerini öneririm.

 
 

 

 

 

 

 

5 Şubat 2016 Cuma

Spotlight



 


Thomas McCarthy’nin senaryosunu gerçek bir hikayeden Josh Singer ile birlikte uyarlayıp  yazdıkları, kendisinin yönettiği Spotlight'ın başrollerinde Rachel McAdams, Liev Schreiber, Mark Ruffalo, Michael Keaton ve Stanley Tucci bulunuyor.
 
2001 yılında The Boston Globe gazetesi Marty Baron (Liev Schreiber) adında yeni bir editör kiralar . Walter "Robby" Robinson (Michael Keaton) ile tanışan Baron, Walter'in küçük gazeteci topluluğu takımı ''Spotlight''ın başkanıdır. Baron gazetede pedofil papaz John Geoghan ve Boston Başpiskoposu Cardinal Bernard Law hakkında küçük bir yazı okur ve Spotlight Takımı'nı hikayeyi takip etmeye zorlar.
 
Halkın kiliseye bağlılığı ve Hristiyan inançlarının zedeleneceği düşüncesiyle bu konu kilise ve üst düzey bürokratlar tarafından yıllarca gizlenmiştir.

Ekip, gizlenen dosyaları gün yüzüne çıkarmadan önce büyük baskılara göğüs germek zorunda kalır.
 
Spotlight Takımı, çalışmalarını genişleterek 90 ismi ortaya çıkarır ve kurbanları arar. Kurbanların avukatı Mitchell Garabedian’la görüşürler, çocukken tacize uğramış yetişkinlerle röportaj yaparlar ve mühürlenmiş mahkeme kayıtlarını açtırmanın peşine düşerler. Sorunun farkında olan Kardinal Law bunları görmezden gelir. 

Kilise yetkililerinin muazzam direnişine rağmen, ''The Boston Globe'' Spotlight Takımı 1970-1982 yılları arasında Boston'da çocuklara cinsel tacizde bulunan 90 papazı Ocak 2002'de belgelerle ifşa eder ve davayı kazanır. Böylece dünyada 200 den fazla şehirde de benzer ifşaların yolunu açmış olur.
 
Spotlight zengin oyuncu kadrosuna rağmen, önemli olan sadece benim konum 'diyen'; oyunculuk ve  görsellik açısından zayıf kalmış bir film.