Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Mayıs 2014 Cuma

Sevgi ile Şifa adlı söyleşiden tuttuğum notlar


Kıymetli Okuyucularım,

Sizlere bloğumdan ikinci kez dalım olmayan bir noktadan seslenmek istiyorum. 15.5.2014 tarihinde benim için önem arz eden( Sevgi ile Şifa üzerine dinleyici olarak bir söyleşiye katıldım ve kendim için notlar  derledim.(Brahma Kumaris adında bir hanım konuştu).Söyleşide konu zaman zaman enerjilere de geldi.  Aranızda belki ilgilenenler çıkabilir diye paylaşmak istedim.  Tabii tutabildiğim kadarıyla not tuttum. Zira hala 100% sağlığıma kavuşmuş değilim. Hatta keşke stenografi bilseydim diye de düşündüm. Bilenler benden şanslı tabii.  Kağıt kalemi sağlam tutmam kolay olmuyor. Bir de çabuk ve  okunaklı yazmam gerektiğinde zorluk artıyor ama dinlediklerim beni çoook mutlu etti. Oradaki sakin ve saygılı ortamda bulunmak ayrı bir keyifti.  Hele ülkemizin geçirdiği şu zor dönemde. Kaybettiğimiz maden işçi kardeşlerimizin acılarını yaşarken. 

 

Notlarıma gelince:

Yeni şekilde düşünün, yeni insan olun.
Zihninizde huzur yaratın.
Benim için ‘’en önemli şey’’ nedir hayatta?= Önemli şeyleri sona bırakmayın.
Gün boyu neyi hatırladın? Neyi unuttun? Gözlemle!
Gelecek hakkında endişelenme!
Anı Yaşa.
Cehalet derin bir uykudur.
Engeli geride bırak ve ilerle!
Bugün huzur tohumları ekin.
Bilgeler hayat amaçlarına göre yaşar. Kendi pusulalarını takip ederler.
Koşullar nesne değildir. Onlara biz can veririz.
Hayatta istediği tutuma karar verecek olan sizsiniz.
Ruhsal gelişim dengede kalabilmeyi öğrenmek demektir.
Denge: Uyum, düzen ve huzurdur.
Denge ile görüş açımız genişler, hakikati yakalarız. Zıt kutupların bile uzlaşması söz konusudur.
Zihnin en büyük hastalığı çok fazla düşünmektir.
Fazla düşünmek ,fazla yemek yemek gibidir.
Huzur üzerinde düşünmeyi öğretin zihninize.
Zihninde sessizlik yaratki ruhunda huzur gelişsin.
Sessizlik iyileştirir.
Endişe ve acılar dinlediğimizde iyileşir.
İç dünyamda olup bitenden sorumluyum.
Düşünceleriniz sizi kaderinize yönlendirir.
Her zaman aynı şekilde düşünürsen, aynı yere varırsın.
İçsel kuvvet,dışsal gücü getirir.
Nedenleri anlamak değil, fakat çözümleri bulmak gerekir.
Sessizlikte izleyin, düşünün sonra karar verin.
Bir odada kavga ediyorsunuz. Biri geldiğinde kesiyorsunuz ama sözcüklerin enerjileri duvarda kalıyor.Hissediliyor.
Huzurlu olunki huzuru sunun.
Kızgınsanız  ,kızgınlık sunarsınız.
Nedense sadece zarar görünce şifaya ihtiyaç duyarız.
‘’Çöpü’’ kalbinizde tutarsanız ‘’sağlıklı(iyi) olamazsınız.
Ürün aldığımızda bile son kullanım süresine bakarız.

 Başkalarından aldığım üzüntüyü içimde tuttuğum sürece kendimi de üzmüş oluyorum. Tekrar hatırladığımda o duyguları güçlendiriyorum. Onlar bir defa yaptı. Ben taze tutarak 99% kendime yapıyorum.

Sevginin nasıl çalıştığını anlamak gerekli.
Serbest bırakmazsan kurban oluyorsun. Bırak gitsin.

Neden etkilendiğimi itiraf etmeliyim kendime.

Önyargılar, Biz kendimizi açıkça ifade etmezsek insanlar bizi 99% yanlış anlayacaklar.
Vizyon ve tutumumu değiştirmeliyim.

20 sene önce bir insan ne yaptıysa hala onu öyle değerlendirmemeliyim. Belki o kişi değişti ve hatasının farkına vardı onu hala öyle değerlendirirsek hata yapmış oluruz.
Ona da kendine de dönüp bakmalısın. Ben neyi yanlış anlattım?

Birbirimizdeki  erdemleri görmek istersek ilişkiyi düzeltiriz.

Siz veriyorsunuz, karşınızdaki alamıyorsa enerji gerginleşir ve bozulabilir, akmaz.

Kalite karşısında aynı kaliteyi bulamazsa ilişki biter.

Zihin orada yoksa kalp hissedemez.

Pozitif insan olmak istiyorsam düşüncelerimi de aynı hale getirmem lazım.
Sevgi ruhtadır. Benim eylemlerimle ifade edilir.
Kendi  öz niteliğine saygı duymalısın.  

Herhangi bir şey yolunda değilse sevgiyle onu unutabilir/bağışlayabilirim.
Size zarar vereni bağışlamak esas önemli olan . Yaşanan acılar, meydan okumalar hepsi orada.

İşin sırrı o duyguyu içinizden söküp atmak.
Kendi niteliğinizi anlayın. Hangi niteliğimi anlamalıyım? diye sorun kendinize. Onu kullanın.

Dikkat merhametle sevgi farklıdır.

Başkalarının da niteliklerine önem ve değer vermeliyim. Bunlar birbirini çeker.   

Bilmem, beğendiniz mi?

  

6 Mayıs 2014 Salı

Son Üç Gün fragman ve afişi


İlk defa bir film için mutlaka görün diye başlıyorum yazıma. Harika bir aksiyon, karı-koca duygusallığı ve olgunluğu,baba-kız duygusallığı içeren bir film. Son üç gün. Her zamanki gibi ben pek çok sahnesinde duygu seline kapılıp gözyaşlarıma teslim oldum. Ancak aynı zamanda muazzam bir medeniyet ve olgunluğa  bir kez daha şapka çıkarttım. Bunu tabii maalesef bir tek Amerikan sinemasında görebiliyorum. Gönlüm ülkemde de böyle duyguları barındıran kişileri ve filmleri görebilmek istiyor. Ailem sayesinde Amerika’da ve Almanya’da yaşama ve yetişme  şansına  sahip oldum. . Ne mutlu banaki böyle filmler beni tekrar tekrar o günlere döndürüyor.

Konuya kısaca değineyim.Gizli servis ajanı Ethan Runner, şimdilerde eskiden olduğu kadar dinç ve sağlıklı değildir. Ciddi bir sağlık problemi yaşayan ve neredeyse ölümün eşiğinde olan; bu yüzden de uzaklaştığı kızıyla daha çok vakit geçirebilmeyi arzular, neredeyse tüm zamanını çalışarak geçirir. Başka bir çalışma arkadaşı, tam da bu esnada reddedemeyeği bir teklifte bulunur. Ethan Runner'a hayatını uzatabileceği bir ilaçtan bahsedilir ve test aşamasında olan bu ilacı kullanması karşılığında son bir göreve katılması istenir. Ajan Runner anlaşmayı kabul ettikten sonra kendisini zorlu bir son görevin içerisinde bulurken, ilacın yan etkilerinin sebep  olduğu şiddetli halüsinasyonlardan sıyrılması da bir hayli zor olur.
Yönetmeni McG ;senaryosu Luc Besson ve Adi Hasak’ın imzası taşıyor. Filmin oyuncuları arasındaysa Kevin Costner ,Amber Heard ve  Hailee Steinfeld yer alıyor.

 Film seyrederken ben ekseriyetle ‘’hep ben yazsaydım nasıl yazardım’’ diye düşünürüm. Film sona yaklaştığında ben ‘bile’’ gol yedim. Bir sahnede ‘’Bunu nasıl düşünemedim diye’’ kendi kendime hayıflandım.  Hadi artık top sizde. Gidin seyredin hazır vizyondayken. Yoksa satırlarımı ben bile durduramayacağım.  Hala duruyor musunuz?