Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Ekim 2013 Salı

Cumhuriyet Bayramı'mız kutlu olsun

Cumhuriyet Bayramı'mız kutlu olsun. Hakkını vererek yaşayabilmemiz , sahip çıkmamız ve yaşatabilmemiz ümidiyle. Bugünlerimizin kıymetini bilelim.
Ata'mızı ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum ve şükranlarımı sunuyorum.

                                                Serenad Göksel
                                                    29.10.2013
 
 
 
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Atatürk

25 Ekim 2013 Cuma

Benim Dünyam

 

‘’Benim Dünyam’’özellikle bir kaç şıktan dolayı 1. Başrol oyuncusu Beren Saat’in canlandırdığı  karakterin yaşam zorluğunda kendimi görmem (onun canlandırdığı kör ve sağır bir kız,  arazı hiç geçmeyecek. Benimki ise geçecek ama ne zaman?)  seyretmek istediğim bir filmdi.  Hayatta bazı şeyler gerçekten içinde yaşanmadan anlaşılmıyormuş. Ben ki empati yeteneğim çok yüksek bir insandım. Felç sonrası anladım ki bazı şeyleri anlamaya empati yetmiyor. 2. Kendisinin çalışmalarını yakından takip ve takdir ediyorum. Dikkatinizi şu hususlara çekmek isterim. Beren ''İntikam'' adlı diziyi çekerken eş zamanlı olarak  bu filmi  çekti.  Bu denli 2 farklı karaktere hayat vermek her babayiğidin harcı değildir.(Benim küçüğümdür ama ayakta alkışlıyorum kendisini.) Başarılarına her geçen gün yenilerini katması dileğimle.(Neden Beren'e böyle bir paragraf ayırdım: Çünkü esas gençlerin ellerinden tutulmasına ihtiyaçları var.Gerçi Beren Saat bu kategoriyi aşalı çok oldu. Yine de burada gençlerimizin sesi olmak istedim.)



22.10.2013 tarihli gala gecesi'nden notlar:
Söz Uğur Yücel'de: O kadar çok görünmeyen engelli varki. Bitirirken bu filmin gizemi dedi gözleri doldu konuşmasını kesti.
Ayça Bingöl:  Bu filmde engelli insanlarla ilgili başka bir algı açabileceğimizi umut ediyorum.  
Beren Saat: Ela benim canımı acıttı. İyi geldi. Beni sadeleştirdi.

Serenad Göksel(gala gecesinde değildim) : Bahsi geçen engelli vatandaşlarımızın yaşadıklarını görmek, hayata yeni bir pencereden bakmak demek.

Filme gelince:
Öyle güzel bir filmki neresinden yazmaya başlayacağıma karar veremedim. İnanın bir noktayı dahi atlasam ah keşke yazsaydım diyeceğim bir film. Film üç bölüme ayrılmış (bence) 1. Eda’nın ufaklığı (Melis Mutluç tarafından canlandırılmış) 2. Eda’nın genç kızlığı ve 40’lı yaşları Beren Saat  3. Mahir Hoca’nın çöküşü (UğurYücel). Uğur Yücel adını Türk Sineması’na  bir kez daha altın harflerle kazımıştır bu filmle. Muhteşem demek yetmiyor.   

Film öylesine güzel cümlelerle süslenmişki izledikçe hayatı bir kez daha ama farklı gözlerle yaşıyorsunuz. Açıkçası filmi size tamamen aktarmak istemiyorumki size de izleyecek bir film kalsın.Körler alfabesine,sağırların konuşma şekillerine doğal olarak yer verilmiş.  

Ayça Bingöl’ün kızının ama ve sağır olduğunu öğrenişindeki oyunu ve daha pek çok karelerdeki karakteri seyirciye yansıtışı ayrı muhteşem. (Zaten perşembenin gelişi çarşambadan bellidir; Öyle Bir Geçer Zamanki’deki Cemile anneyi bilmeyen yoktur sanırım, seyretmediyse de en azından duymuşluğu vardır.)   

Bir anneki düşünün çocuğunun arazı tespit edildikten sonra bir yandan çocuğumu nasıl kurtarırım diye düşünürken diğer yandan çocuğunu evde istemeyen duyarsız(bulabileceğim en kibar sıfat bu oldu) bir kocayla uğraşan bir eş. Çırpınarak Mahir Hoca’yı (Uğur Yücel)buluyor. Neden Mahir Hoca, çünkü onun da Eda’nın bulgularında bir ablası varmış. Mahir Hoca’nın eve girişi ile münakaşalar başlıyor, kendisi ve ev sakinleri  arasında. Evi yeniden düzenlemesinden- yemek masasındaki görgü kurallarına kadar. Kendisine türlü zorluklarla ve Handan hanım’ın(Ayça Bingöl) eşinden korkarak da olsa arkasında durmasından güç bularak evlerinde yer buluyor. Bunlar Eda’nın  yaşayabileceği şekilde düzenlenmiş değiller,aile Büyükada’lı kalbur üstü ama kızcağıza engelinden dolayı hiç ehemmiyet verilmemiş.Sırtta kambur olarak görülüyor babası tarafından. Ayrıca Eda istem dışı görmediği ve duymadığı için eve pek çok tahribat veriyor.  

Filmi tümüyle çok beğenmemin yanı sıra zaten benim de tümüyle benimsediğim iki husus üstünde duruluyor:1. İmkansız diye bir şey yoktur.Hatta bu kelimeyi hayatınızdan atmanızı öneririm. 2.Başarısızlık: önemli değil gerekirse  500 defa başaramayın bir gün gelecek başaracaksınız. Her düştüğünüzde kalkmayı öğreneceksiniz.     

Filmde içimi acıtan sahnelerden biri: Babasının Eda’nın üniversiteden mezun oluşundaki ‘’işte benim kızım ‘’ derken yaşadığı hak etmediği gurur oldu. Mahir Hoca’nın ‘’yeniden hayat verdiği Ela’yı’’ kendisi emek vermiş gibi sahiplendi.    

Uğur Yücel çok güzel bir makyajla yaşlandırılmış.

Müsaadenizle şunu da eklemek isterim. Oyunculuk o kadar öne çıkmışki müzikler çok sönük kalmış kanımca.
 
 
 
 
Gişesi bol olsun.
Serenad Göksel
25.10.2013