Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Eylül 2013 Pazartesi

Kelebeğin Rüyası filmine dair yorumum ve filmin fragmanı






Kelebeğin Rüyası, Yılmaz Erdoğan'ın yazıp yönettiği şiirsel hayatı konu alan 2013 yapımı bir dram.Film Zonguldak'ta, 1941 yılında geçiyor. Zonguldak'ta yaşayan, iki genç şair Rüştü Onur (Mert Fırat) ve Muzaffer Tayyip Uslu (Kıvanç Tatlıtuğ), yeni yeni modernleşen bu madenci kentinde memuriyet hayatlarını sürdürürken, bir yandan da sanatla, edebiyatla ve en çok da şiirle iç içe yaşamaktadırlar.. O dönemde şairlerin Mehmet Çelikel Lisesinde edebiyat öğretmeni olan Behçet Necatigil'i de Yılmaz Erdoğan canlandırmış. aynı yıllarda Avrupa'da da 2..Dünya Savaşı yaşanmaktadır. Şairliğe ve sanatta bakışın daha oluşmadığı toplumda şiir ile uğraşan bu iki veremli genç toplum her kesimine şiiri sevdirmeye çalışmaktadırlar. Belediye Başkanı'nın kızı Suzan Özsöy (BelçimBilgin)'in Zonguldak'a geri gelmesiyle Rüştü ve Muzaffer'in şiire olan inancı daha da artar. Muzaffer, Suzan'a aşık olur. Henüz lise öğrencisi olan Suzan, ailesinin istememesine rağmen iki gençle yakın arkadaş olur. Fakat 1940'lı yılların vebası olan verem, iki genç insanın da sağlığını git gide tehdit etmektedir. Rüştü ve Muzaffer'in kendi gelecekleri kurabilme çabası içerisine girerler.

Her aşamasıyla tam bir prodüksiyon, her sahnesiyle çok kaliteli ince işçiliğin olduğu bir film. 
Yılmaz Erdoğan'ın filmografisi her ne kadar komedi filmleriyle dolu olsa da çok iyi bir şair olduğunu bilmeyenimiz yoktur.Kelebeğin Rüyası'nı yazarken de bu tarafından oldukça iyi yararlanmış.Hikayeyi destekleyen ana öğeler sanat ve görüntü yönetmenliği,oyunculukların tümü bir kaç istisna dışında çok iyiydi.Dönem filmlerinde pek beceremediğimiz mekan ve mizansen kullanımı Kelebeğin Rüyası'nda doruk noktaya çıktığını söyleyebilirim.

Kısa hayatlarına bir de rüya sığdırmış iki kelebeğin oldukça yürek burkan hikayesinin yanında ''Vatan borcu çalışarak ödenir'' diyerek 15-65 yaş arası her erkeği maden ocaklarına kapatıp balo salonlarında,tenis kortlarında keyif süren insanları görmek ayrı bir acı katıyor filme.
Kendi adıma filmi çok beğendim. İzlemeye fırsatları olmamışlara  tavsiye ederim.

Replikleri dikkatle dinlemenizi öneririm. Zaten kalemi kuvvetli olan Yılmaz Erdoğan resmen ''döktürmüş''. " yazi yazmak icin üc seye ihtiyac var, cogu zaman sizde ikisi yok." Kac kisi anlar bu ince detayları acaba? Küçümsemek için yazmadığıma emin olun. Gönlüm tek tek bütün cümleleri buraya taşımayı dilerdi.

Uzun bir film olmasına rağmen dikkatimi çeken husus şu oldu. Lüzumsuz tek kare yok.Bunu nereden öğrendim?Senaryo kursuna gittiğimde bize öğretilen ilk şey senaryoya hizmet etmeyen kareleri kıyıp atın oldu.
 
Farah Zeynep Abdullah aslında yardımcı oyuncu değil. Belçim Bilgin esas kadın oyuncu koltuğunun hakkını verememiş.Mert Fırat her zamanki gibi muhteşem . Kıvanç Tatlıtuğ ise beklediğimin çok üstünde bir performansla rolünün hakkını vermiş.kendisi büyük keyifle izledim. Kendini aşmış desem yerinde olacağı kanaatindeyim.  Müzikler Rahman Altın imzalı. Keyifle dinleyin.
Film, Eylül 2013 tarihinde, 86. Akademi Ödülleri'nde En İyi Yabancı Film dalında Oscar aday adayı olarak seçilmiştir.[3]Yollarının açık ve aydınlık olmasını dilerim.
 
Serenad Göksel
16.9.2013